Kayıtlar

Kitap okuma aşkınızı alevlendirecek ve fotoğraf çekmenizi kolaylaştıracak 2 öneri

Resim
 Başlığa bakın "Lisan-ı Osmanî'nin edebiyatı hakkında bazı mülâhazatı şâmildir" vibes. Bugün size bir süredir ilgimi çeken 2 instagram profilinden bahsedeceğim. (Sen niye takip etmiyorsun bu hesapları derseniz, içerik üreticilerini takip etmek için başka bir profil kullanıyorum çünkü çok fazla paylaşım yaptıkları için ana hesabımdan onları takip edince FOMO hissi hasıl oluyor bana). Eylül Görmüş Bu hanımefendi ara ara "Kitap Falı" bakıyor ve insanların o anki duygudurumlarına ya da ihtiyaçlarına yönelik kitap öneriyor. Profile girdiğim andan itibaren screenshot ala ala kitap listemi epey bir kabarttım. Uzun süredir kitap okuma hevesim bu kadar canlanmamıştı. Herkesin kendine göre bir şeyler bulabileceğine inanıyorum. Bu vesileyle "Eğitim ve kitap harcamalarınızı bana fatura edin" diyen babamı yutkunduran kitap siparişimi de paylaşayım sizinle. İlk iki kitap Andrew Scott'un favori kitapları (fan girllük seviyemi sorgulamayın). İlki bir çocuk kitabı

2023'ü Paketliyorum

Resim
(2023’te yaşadıklarımı daha iyi anlamak için yazıyı okurken dinlemenizi önerdiğim şarkı ) Merhaba sayın blogseverler, Yılın o dönemi geldi. Yılı paketlemek için geldim. Bu yazı aylardır beynimde kira vermeden yaşıyor. Nasıl yazacağım, neyi yazacağım, neyi yazmayacağım aylardır meşgul ediyor zihnimi. Bir yandan da yazmaktan kaçıyorum. Nihayet yazı yazmak için en sevdiğim durumu yakaladım ve oturdum klavyenin başına. Ankara’dan Antalya’ya giden bir otobüsün en ön koltuğunda, yol manzarasıyla yazıyorum bu yazıyı. Tumblr zamanlarımda her yolculuğuma bir yol yazısı sığdırırdım. Yolda olmanın ilham veren bi tarafı var. Bu yıl benim için öyle bir yıldı ki, beni 2023’ten önce tanıyanlarla 2023’ten sonra tanıyanlar aynı kişiyi tanımayacaklar (Bunu sansasyonel bir başlık olarak yazasım var ama o bi önceki yazının olayıydı). Bunu her zaman dilimi için söyleyebiliriz elbette ama ilk kez bu kadar dramatik bir değişim hissediyorum. Bu sene tanıyanlara da geçmiş olsun beni hayatımın çok garip bir dön

Sansasyonel Başlıklarla Tiflis Macerası

Resim
Hello hello.  Bugün sizinle 3 gece 4 günlük Tiflis gezimin detaylarını paylaşacağım. Epeydir blog yazmadığım için çok garipsedim inşallah okuma yazmayı unutmamışımdır neyse yazdıkça hatırlarım herhalde. Pegasus'un indirim dönemleri geldiğinde benim avuçlarım kaşınıyor, bilet almazsam çok büyük fırsatlar kaçıracakmışım gibi hissediyorum. Yine bir indirim döneminde sabah daha gözümü yeni açmışken en kolay nereye gidebilirim diye düşünüp Ankara'dan Tiflis'e gidiş dönüş bilet buldum aylaar önce. Seyahat günü gelip çattığında o kadar gezesim yoktu ki kendimi ittire ittire götürdüm desem yeridir. Bu hevessizliğim dolayısıyla şehrin tadını çok çıkaramamış olabilirim, bu yazıyı da pek yazasım yoktu ama yıllar sonra dönüp bakması iyi oluyor diye yazıyorum. Süreci daha eğlenceli hale getirmek için magazinel alt başlıklar ekleyeceğim yazıya. "GÜRCİSTAN'IN SUÇU YOK BENİM APTALLIĞIM" Seyahatimden önceki gece kafamda bir pop-up pencere açıldı ve bir yerlerde okuduğum, Gürci

Uğruna şehir değiştirdiğim bir film: All of Us Strangers

Resim
(Yazıyı okurken dinlemek isterseniz diye filmin şarkısını da buraya bırakayım.) Daha önce yapmadığım bir şey yapıp hem kendi yazma sürecimi, hem de sizin okuma sürecinizi kolaylaştırmak adına bir içindekiler bölümüyle başlamak istedim bu yazıya. İşte bu yazıda neler bulacağınız: 1. Filmin benim için anlam ve önemi 2. Kitabın konusu ve yorumlarım 3. Filmin konusu ve yorumlarım 4. Film ve kitap karşılaştırması (Spoiler içerebilir) İşimiz biraz uzun yani, uzatmadan başlayalım. 1. Filmin benim için anlam ve önemi Üniversiteye ilk başladığım zamanlar -10 yıl olmuş :(- izlediğim Sherlock dizisinde gördüğümden beri hayranıyımdır Andrew Scott'un. Tamam Benedict Cumberbatch de iyiydi ama Andrew Scott'un karakteri, oyunculuğu bambaşka bir yön katıyordu bence diziye. O zaman çok tanınan biri olmadığı için zar zor bulup röportajlarını okuyor, altyazı bulamadığım için kıt kanaat İngilizcemle İrlanda aksanlı filmlerini izlemeye çalışıyordum. Benim lise dönemim biraz karanlık geçtiği için &q
nefes alıp verdiğimizi fark edene kadar otomatik gerçekleştirken fark eder etmez bir durup garip nefes almaya başlıyoruz ya. başka bir şeyle dikkatimiz dağılana dek manuel nefes almaya devam ediyoruz. aynı şey yaşarken de oluyor. neler yaşadığımızı, neler için savaş verdiğimizi, neleri unutmaya, neleri öğrenmeye çalıştığımızı fark edene kadar gelişigüzel yaşıyoruz hayatı. bi kez fark edip "ulan neler yaşıyorum ben ya" diyince çok garip geliyor her şey. nefes kadar basit bir eylem de değil bu. ciğerin sökülene kadar ağladıktan sonra kalkıp işe gidiyorsun mesela. ne bu şimdi? varoluşumun temeli ve hedefi ne diye düşünmeye fırsat bırakmadan yaşayıp gidiyorsun. ne için yaptığını bilmediğin bir eylem gerçekleştiriyorsun yıllarca. biri sana al bu çubuğu yere düz bir çizgi çiz dese neden dersin, koskoca yaşamak eylemini nedensiz gerçekleştiriyorsun. sen derken ben yani. kendime bi yabancıladım öyle ifade edesim geldi. hayatı manuel viteste sürmeye çalıştığım için kafa açıyorum biraz

Yarım Günde Eskişehir (Sadece Yemek)

Resim
 Hello hello.  (Baştan uyarayım bu yazıda Eskişehir'deki kültürel etkinliklerden bahsetmiyorum. Daha önce de Eskişehir'de turistik gezilerde bulunduğum için bu kısa geziyi sadece yemek yemeye ayırdık.) Hayatımın en ani seyahat kararlarından biri olabilir. Evet 5 gün önceden 1,5 saat mesafedeki yere gitmeye karar vermek benim için ani çünkü ben genelde 1 yıl öncesinden plan yapıp yola çıkıyorum. O yüzden bu ani karar (evet ani demeye devam edeceğim) beni çok canlı hissettirdi. Sanırım artık böyle serseri bi insanım ( she is so crazy i love her ). Öğlen treniyle Eskişehir'e vardığımız bu yolculuğun ilk durağı Vegan Eskişehir oldu. Yüksek lisanstan edindiğim arkadaş grubumdaki bir arkadaşımızın vegan olması vegan yemek kültürümü epey genişletti, kendisine minnettarım. Vegan Eskişehir, eskiden bir pide restoranıymış. Bu restoranın sahibinin vegan kızı babasını ikna edip burayı vegan restoranına çevirmiş. Restoran menüsüne Google Maps'teki profillerinden ulaşabilirsiniz. Ak

1 Kitap 1 Dizi 1 Podcast

Resim
 Böyle çarşamba pazarı gibi yazılar hazırlamayı seviyorum. Bu 3 alakasız ögenin ortak noktası son dönemde keşfedip tüketmiş olmam. Fazla uzatmadan başlayalım. Fotoşok harikası görselim Bir Kitap: İnsan Olmak - Engin Geçtan Şu kitabın ismini şimdiye kadar milyonlarca kez duydum ve bu kadar fazla duyduğum için ilgimi de yitirdim. Hani sanki böyle herkesin sevdiği kitaplar fıs çıkar gibi gelir ya, ondan. Gerçi herkesin okuduğu bir kitap değildir belki ama psikoloji camiasında epey ünlü. Bir gün toplu kitap alışverişi yaparken bu kitaba da denk gelip attım sepete. Önsözü okumaya başladığımda bile kitabı seveceğimi anlamıştım.  1959 yılında psikiyatriye ilgisi dolayısıyla ilk psikiyatri eğitimini Columbia Üniversitesi'nde tamamlayan Geçtan, o tarihten kitabı yazdığı tarihe kadar geçen 24 yılda insana ve insan olmaya dair pek çok şeyi çözmüş görünüyor. Kitabı okurken insanları bu kadar kolayca özetleyebilmesini hayretle takip ettim. Akıcı dili sayesinde kitabı okumak kolay görünse de, bi

Büyüme Sancısı

Aslında doğduğumuzdan beri çok benzer şeyleri deneyimliyoruz. Dişleri yeni çıkan bir bebeği düşünün. Hem ağrıdan, hem ne yaşadığını bilmediğinden kesintisiz ağlıyor. O dişler onun için çok kıymetli aslında ama bu sürecin farkında değil. Biraz daha büyüyünce ergenlik çağında boyu uzadığı için bacakları ağrımaya başlayacak. İşte büyüme sancısının farklı bir çeşidi.  Ergenlik bitip de yetişkinliğe doğru geçilmeye başlandığında fiziksel büyüme durma noktasına geliyor ama acılar bitmiyor, şekil değiştiriyor. Artık fiziksel değil psikolojik olarak büyüyoruz. Küçük bir bebekken anlamalıydık aslında, büyümek sancılıdır. Bazen küçük bazen büyük bir sürü sorun yaşayıp atlatmaya çalışıyoruz. Her levelda topladığımız altınlar kadar büyüyoruz. Bir bebeğin diş çıkarma süreci ne kadar sancılıysa en az o kadar sancılı oluyor psikolojik büyüme süreci de. Ama bu kez ebeveynimiz de biziz. Eskiden çok ağlayan bebeklerin ağzına rakı sürdüklerinde nasıl sessizleşiyorlarmış değil mi? Ya da şimdilerde eline b

572 kelime boyunca Succession övüyorum (Spoilersız)

Resim
Özlediğimiz derinlikte karakterler, çabasız komedi, görsel şölen... Son bir haftadır ekrana bakıyorsam izlediğim tek şey olan Succession dizisi, yazma hevesimi de alevlendirdi ve işte geldim burdayım.  Aslında bu diziyi çok duysam da yakın gelecekte başlamak gibi bir niyeitm yoktu. Yola çıkarken telefonumda dizi bulundurmayı seviyorum, kitap ve müzik kesmediğinde güzel oyalıyor beni. Londra'ya gitmeden telefonuma ne indirebilirim diye bakarken Blu Tv'de bu diziyi gördüm ve şans vermek istedim. Yolda bölük pörçük 1 bölüm izledikten sonra aklımda çok yer edinmemişti ama malumunuz işsiz güçsüz bir insan olduğum için bulduğum her içeriği tüketecek zamanım oluyor. Böyle bir bölüm iki bölüm derken bir baktım diziyi izlemediğim zamanlarda da karakterleri düşünür olmuşum. Şimdi 3 sezon artı bir bölüm izlemiş biri olarak en sevdiğim dizilerden biri olacak bir mertebede görüyorum Succession'ı. Peki neden? Öncelikle konudan kısaca bahsedeyim. Dünyanın en büyük medya ve eğlence şirketi

İstifa: Tercih değil yönelim

Resim
2 yıl 3 ay boyunca çalıştığım (ilk) işimden istifa ettim. Bugün resmi olarak son günüm ama 1 Şubat'tan bu yana işe gitmiyorum. Geçirdiğim küçük bir operasyon dolayısıyla birkaç gün raporluydum, sonrasında da yeni iş arama iznimi kullandım. Çok yoğun iş temposundan bir anda çıktıktan sonra 15 gün işe gitmemek bir şok etkisi yarattı tabi. Bir de zamanlama olarak da çok keyifli olmadı istifa sürecim. Önce ben ameliyat oldum, sonra annemin bileği kırıldı, sonra deprem oldu.  Yüzüm gülmüyor istifa ettiğimden beri. Ha tabi ki bu istifa ettiğim için pişman olduğum anlamına gelmiyor. Zira anlık verilmiş bir karar değildi, aylardır bunu planlıyordum. Bir işten ne beklersiniz? İşine aşık olmak bir ütopya ve gereksiz bir hedef bence. Maddiyat mı? Kişisel gelişim mi? İşe yarama hissi mi? Büyük bir yapıya katkı sağlayabilme hissi mi? Her gün sınırlarını zorlayarak büyüme hevesi mi? Sosyal çevre mi? Kurumsal anlaşmaların avantajı mı? Kurumun ya da yapılan işin prestiji mi? Yaptığınız işi bir sür

2022'yi Paketliyorum

Resim
Yıl paketlemeleri blogumun bir klasiği haline geldi diyebilirim artık. Bkz.: 2019 , 2020 , 2021 . Erkek arkadaşımın aralık ayının a'sını görür görmez "Paketleme yazısı ne zaman gelir" diye sorması da bu fikrimi güçlendirdi. Evet evet erkek arkadaşım. Adı geçmişken bi minnetimi sunmak isterim kendisine. Yaptığım en ufak şeyi bile takip edip desteklemesi, bir ilişkinin en temel öğelerinden birinin karşılıklı büyümeye destek çıkmak olduğunu bir kez daha hatırlattı bana. Elinde bir yara bandı, geçmişte kalbimi kıran ne varsa tek tek bulup yaralarımı sarmak için bekliyor. Bunun için ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki varsın. Bu yazıyı ilk okuyanın sen olacağını da biliyorum ve yorumlarını heyecanla bekliyorum. Bu sene yaşadığım birçok kötü şey, sahip olduğum birçok iyi şeyin kıymetini öğretti bana. Bu büyümek midir yoksa kendini kandırmak mıdır bilemiyorum ama bu yazının şükür odaklı olacağı şimdiden belli oldu sanırım.  Önceki yazılarda olay odaklı paketlemiştim yılı, bu yıl