1 Kitap 1 Dizi 1 Podcast

 Böyle çarşamba pazarı gibi yazılar hazırlamayı seviyorum. Bu 3 alakasız ögenin ortak noktası son dönemde keşfedip tüketmiş olmam. Fazla uzatmadan başlayalım.

Fotoşok harikası görselim


  • Bir Kitap: İnsan Olmak - Engin Geçtan
Şu kitabın ismini şimdiye kadar milyonlarca kez duydum ve bu kadar fazla duyduğum için ilgimi de yitirdim. Hani sanki böyle herkesin sevdiği kitaplar fıs çıkar gibi gelir ya, ondan. Gerçi herkesin okuduğu bir kitap değildir belki ama psikoloji camiasında epey ünlü. Bir gün toplu kitap alışverişi yaparken bu kitaba da denk gelip attım sepete. Önsözü okumaya başladığımda bile kitabı seveceğimi anlamıştım. 

1959 yılında psikiyatriye ilgisi dolayısıyla ilk psikiyatri eğitimini Columbia Üniversitesi'nde tamamlayan Geçtan, o tarihten kitabı yazdığı tarihe kadar geçen 24 yılda insana ve insan olmaya dair pek çok şeyi çözmüş görünüyor. Kitabı okurken insanları bu kadar kolayca özetleyebilmesini hayretle takip ettim. Akıcı dili sayesinde kitabı okumak kolay görünse de, bir çırpıda bitirmenizi tavsiye etmem. Kitabı sindire sindire, anlaya anlaya okumak en güzeli. Bundan önce biri benden kitap önerisi istese düşünmeden Yalom'un Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek kitabını önerirdim. Şimdi onun yanına ekleyeceğim bir kitap daha var. 

Kitabı babam da okumak istediği için Antalya'dan dönerken ona bıraktım ve kısıtlı zamanım dolayısıyla son bölümünü okuyamadım ama fırsat bulduğumda beynim daha sakinken en baştan bir kez daha okumayı istiyorum. Kendinizin ve çevrenizdekilerin davranışları hakkında pek çok ipucu bulup bu alanda düşünmeye yönlendirileceğiniz bir kitap. Kesinlikle tavsiyemdir.

  • Bir Dizi: Ted Lasso
Bu dizinin ismini de çok olmasa da birkaç kez duymuştum ve zevkine güvendiğim kişilerden duymuş olacağım ki aklımın bir köşesine not etmiştim. Kafam doluyken düşünmekten kaçmak için yaptığım ilk şey yeni bir diziye başlamak oluyor. Böyle bir anda Emmy adaylarında da ismini görünce başlamak istedim.

Dizi İngiltere'de geçiyor. Boşandığı eşinden bir futbol kulübü kalan kadın, eşinin canını yakmak için futbol takımını küme düşürmek istiyor ve çareyi Amerika'da koçluk yapan Ted Lasso'yu teknik direktör olarak işe almakta buluyor. Amerikan futbolu koçu olan Ted'in "normal" futbola ve İngiltere'ye alışma sürecini görerek başlıyoruz diziye.

Komedi dizisi diye düşünerek başlamıştım ama ilerleyen bölümlerde tempoyu çok düşürmeden de olsa derin konulara giriş yapılıyor.

Sevdiğim yönler: İncelikli espriler, hızlıca içine alan hikaye, kafa boşaltmaya yardımcı olan dizi akışı ve dizinin İngiltere'de geçmesi.

Sevmediğim yönler: İlk sezonda bölümler otuzar dakikayken sonraki sezonlarda 1 saati geçtiği oluyor. Dizileri genelde kaçış evreni olarak gördüğüm için güvenli alanımın değişikliğe uğramasını çok sevmiyorum. Yemek yanı dizisiyken sonraları yemeği bitirdikten 40 dakika sonra bitirebildiğim bir diziye dönüşmesi hoşuma gitmedi. Bir de başlangıçtaki komedi ve çerezlik akış, sonraları biraz duyar, biraz deneysellik (her dizide uyuşturucu etkisinde bir bölüm çekmeseniz olmaz... bıktırdı artık....), biraz da kedere bırakıyor kendini. Bunlardan nefret etmedim ama diziye vereceğim puanı yarım puan düşürdü. Bir de Roy'un ses tonu ve Ted'in aksanına zor alıştım ama alıştım. Roy'un ilk bölümlerdeki tatlışkoluğu ses tonunu unutturuyor.

Sevmediğim yönler daha uzun göründü ama diziyi sevdim aslında. 10 üzerinden 7,5'tan 8 verebilirim. Çok fazla dizi izlediğim için bu puan düşük değil bana göre. Önerdiğim arkadaşlarım benden çok sevdi, şans verebilirsiniz.

Bu podcasti aslında Nilay Örnek'in "Nasıl Olunur?" isimli podcastinin Timuçin Oral bölümünü dinlerken keşfettim. "Nasıl Olunur?" podcastine de depremden sonra bir profesörün konuk olduğu bölümü dinlerken ısınmıştım. O da çok iyi bölüm bence tavsiye ederim çok şey öğrendim.

Timuçin Oral konuk olunca Nilay Örnek, Oral'ın 2000 yılında Engin Geçtan ile birlikte Açık Radyo'da yaptığı programdan bahsediyor. Hatta şey diyorlar 20 yılı aşkın süre önce kaydetmişsiniz ama hala geçerliliğini koruyan konular var. Ben de Engin Geçtan adını duyunca atladım tabi hemen dinlemeye. Çok fazla bölüm dinlemedim dürüst olmak gerekirse ama dinlediğim 4-5 bölümün beni neden keyiflendirdiğini anlatmak istedim.

İnsan Olmak kitabındaki gibi yine gündelik hayattaki yaşantılarımız hakkında konuşuluyor bu programda da. Ama ders anlatır gibi değil, bütün program boyunca makalelere referans verildiği yok. Bende şey hissi uyandırdı Engin Geçtan'ın ses tonunu da dikkate alınca, sanki aile büyüklerim hayatla ilgili deneyimlerini paylaşıyorlar ama nasihat vererek değil. Diksiyonları ve ses tonları çok düzgün iki insanın hayat hakkındaki günlük konuşmaları beni gün içindeki keşmekeşten çekip çıkardı, dinledikçe rahatlattı bu yüzden. Bazen konuklar da alıyorlar o bölümler de çok keyifli. 

Geçtan'ın Timuçin Oral'a öğretmen sorgulayıcılığıyla sorduğu bazı sorular beni bile geriyor yalan yok ama aslında kötü bir niyetle değil anlamaya çalışarak yapıyor Geçtan bunu. Bilmiyorum benim çok hoşuma gitti. Özellikle de dikkat eşiğimin çok düştüğünü ve bir daha hiçbir podcasti dinleyemeyeceğimi sandığım bu dönemde hızır gibi yetişti.

Şimdilik bu kadar, bir sonraki çarşamba pazarında görüşmek üzere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2023'ü Paketliyorum

Kitap okuma aşkınızı alevlendirecek ve fotoğraf çekmenizi kolaylaştıracak 2 öneri

Sansasyonel Başlıklarla Tiflis Macerası