2022'yi Paketliyorum

Yıl paketlemeleri blogumun bir klasiği haline geldi diyebilirim artık. Bkz.: 2019, 2020, 2021.


Erkek arkadaşımın aralık ayının a'sını görür görmez "Paketleme yazısı ne zaman gelir" diye sorması da bu fikrimi güçlendirdi. Evet evet erkek arkadaşım. Adı geçmişken bi minnetimi sunmak isterim kendisine. Yaptığım en ufak şeyi bile takip edip desteklemesi, bir ilişkinin en temel öğelerinden birinin karşılıklı büyümeye destek çıkmak olduğunu bir kez daha hatırlattı bana. Elinde bir yara bandı, geçmişte kalbimi kıran ne varsa tek tek bulup yaralarımı sarmak için bekliyor. Bunun için ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki varsın. Bu yazıyı ilk okuyanın sen olacağını da biliyorum ve yorumlarını heyecanla bekliyorum.

Bu sene yaşadığım birçok kötü şey, sahip olduğum birçok iyi şeyin kıymetini öğretti bana. Bu büyümek midir yoksa kendini kandırmak mıdır bilemiyorum ama bu yazının şükür odaklı olacağı şimdiden belli oldu sanırım. 

Önceki yazılarda olay odaklı paketlemiştim yılı, bu yıl biraz daha düşünce ve his odaklı paketlenecek gibi. Önceki yazılarımı okuyup geçtiğimiz yılları geçmiş Şule'nin gözünden görmek, o zaman bambaşka pencerelerden değerlendirdiğim şeyleri bu zaman tam tersi istikamette şekillendirmek, zaman makinesine binmek gibi bir olay. Ne diyorum ben ya. Biraz daha derli toplu gidelim.

Ceren'i biliyorsunuzdur, en yakın iki arkadaşımdan biri. Uzun bir süre sonra Ankara'ya döndü ve nihayet görüşme sıklığımız arttı. Birkaç buluşmamızda Gizem ve ben için "Her geldiğimde daha çok büyüdüğünüzü görüyorum" demişti. Bir anlığına kendime dışardan baktım ve hakkaten he. 27 yaşıma çok az kalmışken büyümeye yaklaşıyor oluşum takdire şayan. Şaka bir yana, yaşadığım berbat deneyimler sayesinde olaylara bakış açım çok değişti.

Neler mi oldu?

Yüksek lisansı bitirdim ve uzman (sosyal) psikolog oldum. Ama bir sorun nasıl oldum. Tövbe estağfirullah o neydi öyle ya. Zaten aşırı yoğun temposuna rağmen gram tatmin etmeyen bir işte çalıştığım yetmiyor gibi arta kalan zamanlarda da iletişim kurmakta inanılmaz zorlandığım insanlara rağmen tez yazmak zorunda kaldım. Bırakmaya çok yaklaştım. Hiç unutmuyorum bir akşam 10'da işten çıktım, zaten hastayım burnum akıyor, servis beklerken bir kaldırıma çöküp ağladım, ağladım, ağladım. Burnumu silecek kuru mendil bile bulamayıp ıslak mendille sümüğümü sildim ve bir de buna ağladım. Yapayalnız kendi kendimi teselli etmek zorunda oluşuma. Ama sonra noldu biliyor musunuz? Gurur duydum kendimle ya. Valla helal olsun kız sana. En iyi eğitimleri almadın, en iyi yönlendirmeleri duymadın, bu yaşına kadar gereksiz fazla zamanını "çirkinliğini" düşünmeye harcadın. Ama şimdi bir bak nerdesin ve napıyorsun. İş yerinde "koca koca adamlara" arkanda kimse olmadan kafa tutuyorsun, yoğun tempona rağmen ağlaya ağlaya da olsa tek başına sıfırdan tez yazıyorsun, bir evi tek başına çekip çeviriyorsun. Gurur duyuyorum seninle. Hala gidecek çok yolumuz var, törpülenecek çok sivriliğimiz var ama bu yaşta boyundan büyük işlere kalkışıp çoğunlukla hakkından gelen, harika insanlar biriktirip boktan insanlara kapıyı gösterecek cesareti bulan biri olarak öz şefkati hak ettiğimi fark ettim. Geç oldu, güç oldu ama oldu. Bu konuda destekleyen birçok şey oldu tabi. Terapi sürecim, erkek arkadaşım, canımın içi dostlarım, sonunda beni olduğum gibi kabul edip her konuda arkamda durmaya karar veren ailem (Babam tanıştığı herkese 'Benim kız feministtir yalnız' diyor gururla)... Ama tüm bunların yanında, bazıları benim iki katım kadar yaşamasına rağmen hayatlarını ne için yaşadıklarına karar verememiş insan grupları yardımcı oldu. Başlarda anlamaya çalıştım, mücadele ettim falan ama en nihayetinde hayatlarında hiçbir şeye çaba harcamamış, her şey gümüş tepsiyle önlerine sunulmuş, hak etmedikleri şeylere sahip olmakla gurur duyan insanlara ne diyebiliriz ki dostlar ya... Her şey sizin olsun valla hiçbir şeyde gözüm yok, mücadele de etmeyeceğim. Siz kazandınız, ben kaçanzi. 

İnsan ilişkileriyle kafayı bozmuş biri olarak sürekli kafamda aneliz yapıyordum. O niye öyle ben niye böyle dedim şu niye bu şekil oldu falan fistan... Yoğun çalışma tempom ve şahit olduğum çarpık insan ilişkileri, hayatıma bir şekilde dokunmuş ve yer etmiş insanların değerini gösterdi bana. Bu sene bana değerli vakitlerini ayıran ve birkaç saatliğine bile olsa sohbet etme fırsatı bulduğum tüm dostlarıma içten teşekkürler. Ayrıca ailemle de en az görüştüğüm yıl bu yıl olabilir ama her buluştuğumuzda gözlerinde gördüğüm o parıltı için de ayrıca minnettarım. Bu blog yazısı böyle biraz ılık bi yazı oldu kusura bakmayın PMS'ime denk geldi ya. Üç gün önce herkesten tiksniyordum, bugün sadece hak edenlerden tiksiniyorum, kalan herkese de bayılıyorum. Herkes iyi ki var. Ayrıca aileme sürpriz yaptığım şu videoya bakın bayılınmayacak gibiler mi?


Tüm bunların yanında geçen yılın paketlerinden kalan şeyler bu yılın paketine de giriyor tabi. Kırılgan özgüvenim, dış görünüşümle ilgili sorunlarım, zaman zaman beni dürtmeye gelen sevilmezlik hissi... Her sene, önceki seneye göre daha az yer kaplıyorlar pakette. Ne kadar küçülürlerse küçülsünler hep orada olacaklarını kabul ettim. Bu da bir gelişmedir. 

2023 yılında nerede ne yapıyor olacağıma dair hiçbir fikrim yok. Bolca korku, endişe ama epey de heyecanla giriyorum yeni yıla. Heyecan, yokluğunda eksikliğini en çok hissettiğim duygulardan biri, dolayısıyla halimden memnunum. 

Çamaşır makinesindeki çamaşırları asmaya gitmeden önce yeni yılda daha çok öz şefkat, daha çok film, dizi, kitap, seyahat; kendimi geliştireceğim ve tatmin olacağım ama sömürülmeyeceğim bir iş; dostlarımla, ailemle ve en çok da erkek arkadaşımla daha çok görüşme fırsatı diliyorum. Grş.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

2023'ü Paketliyorum

Kitap okuma aşkınızı alevlendirecek ve fotoğraf çekmenizi kolaylaştıracak 2 öneri

Sansasyonel Başlıklarla Tiflis Macerası