Kayıtlar

Dizi-Film etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

572 kelime boyunca Succession övüyorum (Spoilersız)

Resim
Özlediğimiz derinlikte karakterler, çabasız komedi, görsel şölen... Son bir haftadır ekrana bakıyorsam izlediğim tek şey olan Succession dizisi, yazma hevesimi de alevlendirdi ve işte geldim burdayım.  Aslında bu diziyi çok duysam da yakın gelecekte başlamak gibi bir niyeitm yoktu. Yola çıkarken telefonumda dizi bulundurmayı seviyorum, kitap ve müzik kesmediğinde güzel oyalıyor beni. Londra'ya gitmeden telefonuma ne indirebilirim diye bakarken Blu Tv'de bu diziyi gördüm ve şans vermek istedim. Yolda bölük pörçük 1 bölüm izledikten sonra aklımda çok yer edinmemişti ama malumunuz işsiz güçsüz bir insan olduğum için bulduğum her içeriği tüketecek zamanım oluyor. Böyle bir bölüm iki bölüm derken bir baktım diziyi izlemediğim zamanlarda da karakterleri düşünür olmuşum. Şimdi 3 sezon artı bir bölüm izlemiş biri olarak en sevdiğim dizilerden biri olacak bir mertebede görüyorum Succession'ı. Peki neden? Öncelikle konudan kısaca bahsedeyim. Dünyanın en büyük medya ve eğlence şirketi

1Y 3F: Joachim Trier ve Oslo Üçlemesi

Resim
1 Yönetmen 3 Film yazı dizimin (2. yazısı bu olan dizi hani) başlığını kısaltayım dedim daha havalı olsun diye. Artık 1Y 3F diye bahsedeceğiz kendisinden. Senede 1 kere yazdığım yazının başlığını kısalttığım çok iyi oldu baya tasarruf ettim. Bugünkü yönetmen konuğumuz Danimarka'nın gülü (?) Joachim Trier. Durun yakışıklı bi fotosunu koyayım şuraya. Pek de yokmuş anlaşılan... Yakışıklı fotoğraf diye çıktığım yolda Benekli Ayhan tipli bi adam buldum. Neredeyse 48 yaşında olan bu abimiz zaten sanatçı bi aileden geliyormuş. Kulakları çınlasın Pierre Bourdieu'yu haklı çıkarıyoruz yine. Babası caz müzisyeni, dedesi filmlerde ses teknisyenliği yapıyormuş. Dedeye bak. Joachim Bey'in 43 tane ödülü varmış 48 yaşında... Benim 26 yaşında 1 adet ödülüm var bi kampta şut çekme ödülü almıştım, Allah bereket versin. İzlediğim 3 filmine genel bi bakacak olursam (olayım bi zahmet yazının amacı o zaten) Cem Yılmaz gibi 3 filmde de aynı kadroyu oynatmış Joachim Bey. Bu film üçleme olarak geçiy

1 Yönetmen 3 Film - Fatih Akın

Resim
Merhaba sevgili gönül dostları, Her blog yazıma mektupmuş gibi başlayacağım evet. Şu yazıda  size başlıktaki "yeni başlayan"ın ben olduğunu belirtmiştim. Bu blogtaki bütün yeni başlayanlar için yazılarının yeni başlayanı benim, bu konuda bir anlaşalım. Film kültürüm o kadar zayıf ki ne kadar zayıf olduğunu anlamak için birkaç kült filmi izleyip izlemediğimi sorsanız, benden gelecek cevaplar karşısında şaşkınlığınızı gizleyemeyebilirsiniz. Neden böyle oldu bilmiyorum, bir şekilde film izleyeceğim zaman "Aman bu çok uzunmuş onun yerine dizi izleyeyim" deyip 15 bölüm art arda dizi izlerken buluyorum kendimi. Buna bir dur demenin zamanı gelmişti daha önce de. O zaman bir film defteri tutmaya başlamıştım. Fena da gitmiyordum ki yine bir "dizi izlerim daha iyi" düşüncesinden sonra defterin nerede olduğunu bile unuttum. Nihayet dün aile evimdeki Turkcell Tv'yi ne var ne yok diye karıştırırken Yaşamın Kıyısında filmine denk geldim ve bir karar verdim. Her yöne

Neler İzliyorum?

Resim
Karantina günleriyle ramazan ayı çakışınca, yataktan hiç kalkmadan yarın yokmuş gibi tıkınırcasına bir şeyler izlemeye başladım (Bkz.: binge watching). Bir şeyleri izledikten, okuduktan, dinledikten birkaç yıl sonra o şeye dair hatırladıklarım birer birer siliniyor zihnimden. Ben de hem kayıt altına almak, hem de belki okuyanlara fikir vermek için bu yazıyı yazayım dedim. İşe Yarar Bir Şey En son izlediğim şeyi ilk başta yazmak istedim çünkü bu film benim pek çok şekilde ilgimi çekmişti. Lisans hayatımın son döneminde (akademik dönem olan dönem) yemek yerken karşılaştığım bir arkadaşımla havadan sudan konuşurken tezimin neyle alakalı olduğunu sormuştu. Ben de varoluşçulukla ilgili olduğunu söyleyip kısaca anlatmıştım. O da bana, o dönem film analiziyle ilgili bir ders aldığından ve hocasının varoluşçulukla alakalı "İşe Yarar Bir Şey" filmini önerdiğinden ve filmi beğendiğinden bahsetmişti. Tarih 23 Ocak 2019. Ben de bu öneriyi telefona not etmiş ve unutup

The Platform

Resim
Hello sayın blogseverler, Bu yazıya başlamadan önce rastgele bir şarkı açayım dedim ve Rihanna'ya denk geldim o yüzden bu yazıyı oturduğum yerden dans ederek yazıyorum. Evet biraz yazıyorum sonra durup biraz dans edip yazmaya devam ediyorum. Bu herkesi çok ilgilendiren bilgiden sonra yazımıza geçelim. The Platform'u izlediniz mi? Ben bu filmi ilk kez bir arkadaşımdan duyduktan sonra çok kısa bir süre içinde yüz milyor farklı kişiden duymaya başladım bir anda. Yeni filmler vizyona girmediği için bu popülaritenin nereden geldiğini anlayamamıştım ki filmin Netflix'te yayımlandığını anladım. Filmden bahseden herkesten evet herkesten şu iki şeyi duydum: rahatsız edici öğeler içeriyor ve sistem eleştirisi. Bu iki cümleden başka yorum duymadım desem yalan olmaz. Duyduğum bu iki yorum ilgimi çekmediği için izlemeyi planlamamıştım ama abim Netflix üyeliği alınca ben de nasiplendim (Bkz: Parasite). Bir daha ne zaman Netflix hesabım olur bilemediğim için hazır bulmuşken her şe

Mini Mini Diziler

Resim
Uzuun bir aradan sonra merhaba, Uzun bir süre daha görüşemeyiz belki ama sabah instagram'da paylaştığım dizi için milyorlarca (3 adet) soru gelince son zamanlarda izlediğim iki mini diziyi paylaşayım dedim. Fleabag Bahsedeceğim ilk dizi yayın hayatına 2016 yılında başlamış, Phoebe Waller-Bridge'in senaristliğini ve oyunculuğunu üstlendiği Fleabag. Sezonları 20 dakikalık altışar bölümden oluşan bu dizinin 2. sezonu geçtiğimiz haftalarda başladı. İngiliz dizisi olmasından mütevellit İngiliz aksanına doyacaksınız (doyulmuyor bu aksana, orası ayrı) bu diziyi izlerken. Aslında bir trajediyi anlatıyor fakat İngiliz komedisi absürtlüğü de yok değil. Ben başrol oyuncusu Phoebe Waller-Bridge'e çok yakıştırdım rolünü. Aslında başlama nedenim 2. sezonda Andrew Scott'un gelecek olmasıydı. İlk sezonu izleyeli de epey oldu, nasıl hissettiğimi tam hatırlayamıyorum fakat bu sezon Andrew Scott'u görünce favori dizilerim listesine üst sıralardan giriş yaptı Fleabag. Ye

Black Mirror - Bandersnatch (Spoiler İçerir)

Resim
Yine herkesten önce bizde... Diziyi izlemeyi bitirir bitirmez bloguma koştum, hizmette sınır yok. Hoş, dizinin bu bölümü biter mi emin değilim. Çünkü bildiğiniz gibi bu bölüm interaktif bir bölüm. Dizinin ilerleyişine siz karar veriyorsunuz. Ara ara iki seçenek çıkıyor ve onlardan birini seçerek bir paralel evrende devam ediyorsunuz. 312 dakikalık bölüm kaydı olan bu diziyi ben kendi yönlendirmelerimle ilkinde 1,5-2 saat kadar izledim. Bazı senaryolarda sonu görüyorsunuz, size geri de dönebileceğinizi gösteren bir seçenek sunuluyor. Dizinin süre çubuğu yok, sadece 10'ar saniye ileri ya da geri gidebiliyorsunuz. Bir de verdiğiniz karar, en son size geri dön seçeneğinde gösterilmezse, değiştirilemiyor. Ben merakımdan iki kere izledim, çok farklı şeyler gördüm ikincisinde. Dizi bambaşka bir senaryoya gidiyor. Çok farklı sonlar gördüm. Yine de bitmiş gibi gelmedi Bandersnatch bu yönüyle bir ilk değil. Diziyi farklı kılan, interaktifliğiyle sizi de içine çeken bir distopya olması

İnternet Üzerinden Yayımlanan Türk Dizileri

Resim
Dostlar, yurttaşlar ve bilhassa Romalılar, İzlediğim üç internet dizisinden sonra böyle bir yazı yazmanın faydalı olabileceğini düşündüm. Neye faydalı derseniz ne bileyim gözeneklerinizi küçültür, göz altı morluklarınızı azaltır belki bu yazı. Bunlardan önce Fİ dizisinin birkaç bölümünü izleyip bitirememiştim, o yüzden bu yazıya eklemek istemedim. Dizilerden benim izleme sırama göre bahsedeceğim. Ama önce genel olarak yorumlamam gerekirse sonunda Türk dizilerini de özet ve reklamlar dahil 4 saat boyunca izlemek zorunda kalmadığımız için beni mutlu ediyor bu diziler. Süresi daha kısa, anlamsız bakışmalar çok daha az ve en güzeli az sayıda bölümleri oluyor. Mis. Şahsiyet "Emekli bir adliye memuru olan Agâh Beyoğlu, İstanbul’un en kalabalık ve hareketli semti Beyoğlu’nda yalnız ve münzevi bir yaşam sürdürmektedir. Kızı yurtdışında yaşamakta, eşi ise yıllar önce vefat etmiştir. Agâh’ın bu tekdüze yaşantısı, kendisine konan Alzheimer Başlangıcı teşhisiyle altüst olur. Has

Yeni Başlayanlar İçin Film İzlemek / Gezici Festival

Resim
Aa sonunda bulabildim. Blogumun adresini. Bir aydır bunu arıyordum evet. Aşırı uzun bir yazı olduğu için asıl konuya girdiğim yeri renkli yaptım, direkt oradan başlayabilirsiniz. Orada da konu dağılıyor ara sıra ama kısmet değilmiş. Bugün size Gezici Festival'de gittiğim filmlerden bahsedeceğim ama önce benim filmlerle ilişkimden bahsedeyim. Yok. Aslında var da ne bileyim... Canım film izlemek istediğinde iki saatlik film izleyemem en iyisi dizi izleyeyim deyip 10 bölüm dizi izleyen biriyim. Ama film konusundaki bu cahilliğim canıma tak etti. Dediğim gibi hiç izlemiyor değilim ama izlediklerimi pek hatırlıyor sayılmam. Yazının başlığı da buradan geliyor, film izlemeye yeni başlayan benim. Söyleyeceğim şey şuydu: Bundan sonra izlediğim filmler hakkında bir defter oluşturup notlar alacağım. İki farklı blogum, iki adet twitter adresim, bir günlüğüm, bir rüya defterim, bir tarif defterim olmasından da anlayacağınız üzere bir şeyler yazmayı severim. Bir de film defterim olmasın mı!

Bir Dizi, Bir Kitap, Bir Uygulama ve Bir Kahve (Ve Aşırı Başarısız Bir Başlık Koyma Denemesi)

Resim
Merhabalar, Gerçek bi blogger gibi yağmurdan sonra hafiflemiş bu havada yeşil çayımı kaptım ve size bir yazı hazırlayayım dedim. Ciddiyim. Size layık bir blogger olmak için elimden geleni yapıyorum emin olun. Şimdi yazıyı yazmaya başlayınca keşke anlatacağım şeylerin fotoğraflarını çekseymişim internetten bulmak yerine dedim ama akşam ışığında zor olacağı için vazgeçmek durumunda kaldım. Bir dahaki sefere artık... Tam olarak gerçek bi blogger da olmadığım için bu yazıda farklı kategorilerden bahsedeceğim. Bence içinden biri dikkatinizi çekecektir. Yazıda asıl amacım sizinle konuşmuyorken neler denediğimi paylaşmak. Bu doğrultuda bir dizi, bir kitap, bir uygulama ve bir kahve paylaşacağım. Başlayalım. Dizi:  Manifest Dizi ile ilgili bulabildiğim en düzgün görsel buydu ve bu da biraz acılı Türk dizisi afişi gibi, haklısınız. Hayır soldan ikinci çocuk Küçük Osman değil sakin olun. Dizinin konusunu duyunca ilgimi çekmişti ki bilen bilir bilim kurgu bir bardak çayım değildi

Shameless Dizisi ile Psikopatolojiye Giriş

Resim
"Psikopatoloji, duygu, düşünce ve davranış bozukluğu, ruhsal bunalım, anormal/uyumsuz davranış üzerine araştırma dalıdır. Bu terim genel olarak psikiyatride patolojinin hastalık süreci olarak kullanılır. Medikal olmayan psikoloji dilinde, Anormal psikoloji de psikopatoloji olarak kullanılır. " ( https://tr.wikipedia.org/wiki/Psikopatoloji ) Merhaba Sayın Blogseverler, Tatilde başlayıp binge watching yapma suretiyle Shameless dizisinin ilk 5 sezonunu bitirdim. 6. sezon hem benim için daha az ilgi çekici olmaya başladı hem de okulum başlayıp bir anda yoğunlaştığı için daha seyrek aralıklarla izleyebiliyorum artık. Bu nedenle diziye başladığım günlerden itibaren aklımda olan bu blog yazısını, yazacaklarımı unutmamak adına daha fazla ertelememeye karar verdim. Öncelikle bilmenizi isterim ki bu yazıda kesinlikle spoil eyleyeceğim (bkz.: spoiler vermek) çünkü direkt olarak dizideki psikolojik rahatsızlıklar üzerine konuşacağız. Ama bu spoilerların dizinin tüm keyfini kaçıra

"Kelebekler" Filmi (Spoil Eylemedim)

Resim
Bugün vizyona giren filme hemen gittim, hemen de yazıyorum. Yine dev hizmet yine ben! Sundance Film Festivali'nde Dünya Sineması Büyük Jüri Özel Ödülü almasıyla ses getiren bu film, ne zamandır sinemaya gitmiyorum düşüncemin zihnime düşmesiyle aynı gün vizyona girdiği için çok güzel bir tesadüf oldu benim için. İşten koştura koştura çıkıp 16:20 seansına yetiştim. Next Level Cinemaximum'da Magic Card ile 10 Tl'ye sinema biletimi aldım (Yoo reklam almadım ama ilgilenirlerse bana ulaşsınlar. Bunlar hep size ev ekonomisi dersi). Parantez içinden de anlayacağınız üzere ev ekonomisi konusunda iddialı olsam da bu kez marketten cips paketinde patlamış mısır almak yerine sıcak mısır yemeyi istedim ve minnacık pakete 9,5 Tl verip yine soğuk mısır yedim... Bunlar hep tecrübe. Cinemaximum 20 dakika reklam vermezse ölecek hastalığından muzdarip olduğu için 16:40'ta başladık filme. Film 117 dakika. Teknik detaylar nihayet bittiğine göre filmden konuşmaya başlayabiliriz.