Uğruna şehir değiştirdiğim bir film: All of Us Strangers

(Yazıyı okurken dinlemek isterseniz diye filmin şarkısını da buraya bırakayım.)

Daha önce yapmadığım bir şey yapıp hem kendi yazma sürecimi, hem de sizin okuma sürecinizi kolaylaştırmak adına bir içindekiler bölümüyle başlamak istedim bu yazıya. İşte bu yazıda neler bulacağınız:

1. Filmin benim için anlam ve önemi

2. Kitabın konusu ve yorumlarım

3. Filmin konusu ve yorumlarım

4. Film ve kitap karşılaştırması (Spoiler içerebilir)

İşimiz biraz uzun yani, uzatmadan başlayalım.

1. Filmin benim için anlam ve önemi

Üniversiteye ilk başladığım zamanlar -10 yıl olmuş :(- izlediğim Sherlock dizisinde gördüğümden beri hayranıyımdır Andrew Scott'un. Tamam Benedict Cumberbatch de iyiydi ama Andrew Scott'un karakteri, oyunculuğu bambaşka bir yön katıyordu bence diziye. O zaman çok tanınan biri olmadığı için zar zor bulup röportajlarını okuyor, altyazı bulamadığım için kıt kanaat İngilizcemle İrlanda aksanlı filmlerini izlemeye çalışıyordum. Benim lise dönemim biraz karanlık geçtiği için "fan girl" era'm biraz geçe kaldı anlayacağınız. Öyle ki, çoğu insan Scott'u Fleabag ile tanısa da ben 2. sezonda Andrew Scott'un oynayacağını duyduğum an koşarak izlemiştim dizinin ilk sezonunu.

Hal böyle olunca, Andrew Scott'un yeni filmini duymak, hem de Normal People'da tanıyıp Aftersun'da sevdiğimiz Paul Mescal ile partner olduklarını duymak hayatıma yeni bir heyecan kattı ve filmin çekimleri başladığı andan itibaren gün saymaya başladım.

Film gay romance içerdiği için ülkemizde vizyona girip girmeyeceği bilinmiyor ama izlemek için gittiğim salonda filmin vizyona girmeyeceği kesin gibi konuşuluyordu... :))))))))))

Dünyada aralık ayında vizyona girileceği biliniyor ama bu belirsizlikle yaşayamacağım için Film Ekimi'nde gösterileceğini duyunca biletlerin satışa çıkacağı ana alarm kurup 40 dakika uğraşarak sürekli çöken siteden zar zor bir bilet buldum ve İstanbul'a gitme planımı oluşturdum.

2. Kitabın konusu ve yorumlarım

Film konuşuyorduk, kitap nerden çıktı şimdi dediğinizi duyar gibiyim. Film, Japon yazar Taiçi Yamada'nın Yabancılarla Bir Yaz (İngilizceye Strangers olarak çevrilmiş) isimli kitabından uyarlama. Kitap 1987 yılında yazılmış ve ödül de kazanmış.

Ben tabi bu kitabı film dolayısıyla tanıyıp okudum ama bu film olmasaydı ve kitabın konusunu duysaydım yine ilgimi çekerdi (Türkçe baskısındaki kapağı ön yargıya sebebiyet verecek kadar kötü olsa da). Kitapta 48 yaşında, eşinden yeni boşanmış senarist bir karakterimiz var ve çoğunlukla ofislerden oluşan bir binada yaşıyor. Akşam olunca ofisler boşalıyor, karakterimiz yalnız kaldığını düşünse de kendinden yaşça küçük kadın komşusunun ziyaretiyle yalnız olmadığını anlıyor. 12 yaşındayken anne-babasını kaybeden bu karakter, ailesiyle yaşadığı mahalleye ziyarette bulunma cesaretini topladığında ebeveynlerine çok benzeyen bir çiftle tanışıyor ve o güne kadar bastırdığı hisleriyle yüzleşme fırsatı yakalıyor. Komşusuyla ilişkisi ve geçmişiyle bağı bir araya gelince kentsel yabancılaşmayı dramatik bir şekilde hissettiriyor bize.

Filmden bağımsız ilgimi çeken bu hikayenin beni çekmesinin asıl nedeni, çocukluk hisleri ve o zamanki ebeveynleriyle yüzleşen birinin hikayesi olması. Kitap, farklı sitelerde farklı kategorilerde listeleniyor: Korku-gerilim, psikolojik kurgu vb. Ben fantastik kurgu da çok sevmem, korku da sevmem ama çocukluğuyla barışmaya çalışan yetişkin hikayeleri çok ilgimi çeker. Kitap bu yönüyle çok hızlı akıyor bence. Yazıldığı dönemin ve kültürün şartlarıyla değerlendiremiyorum ama psikolojik kısmı benim için biraz eksik kaldı (Bu, belki benim bu konuyla kafayı çok bozmamla ilişkilidir, üzerine çok düşündüğüm bir konu olduğu için beni tatmin etmesi için çok daha derine inmesi gerekiyor sanırım). Yine de, fantastik gibi görününen bazı öğelerin güçlü psikolojik benzetmeler içerdiğini söyleyebilirim. Örneğin, geçmişiyle barışamayan insanların hayatlarına devam etmekte yaşadıkları zorluk ve geçmişin insanın peşini bırakmayan ve enerji emen tarafı güzel bir benzetmeye fantastik bir hale getirilmiş gibi geldi bana. Kitabın finali beni asla tatmin etmese de bitirdiğimde düşünecek çok şeyim vardı. Bu hissi sevdim.

3. Filmin konusu ve yorumlarım

Filmin konusu da zaten kitapla paralel gidiyor ama birebir bir uyarlama beklemeyin. Filmi seyrederken sürekli "Acaba önce kitabı okumakla hata mı ettim" diye düşünsem de bence konuyla ilgili fikir sahibi olmak, hikayeyi anlamak için sarf edeceğim çabayı azalttı ve işlenişin keyfini çıkarmamı sağladı. Yine de kitabı bilmeden gitsem benim için daha vurucu bir hikaye olabilirdi. Ben zaten bu filme objektif bakamam arkadaşlar, ben bu film çıkmadan letterboxd'ta 5 yıldız verdim bile (çok iyi yapmışım izledikten sonra da aynı fikirdeyim). Ayrıca kalkıp şehir değiştirmişim ya, objektif bakmam mümkün mü sizce... 

Şaka bir yana, kitapta da bahsettiğim varoluşsal yalnızlık, aileyle yüzleşme, kendini kabul ettirme mevzuları hemen herkesin yara aldığı yerler. Kimilerimiz bu yaranın çok farkında, kimileri böyle bir şeyin varlığından dahi haberdar değil. İşte bu film, kalbinizi kırmaz ama kalbinizin kırık yerlerini sızlatır. Öyle bir film. Yaralarının farkında olanlar, nerelerinin sızladığını iyi bileceği için yarayı kaşıma etkisi filmi daha ilginç kılabilir. Bu konudaki içgörüsü daha az olan kişiler içinse "Adam'a çok üzüldüm yazık" gibi dışardan bir etkisi olabilir ve bana kalırsa böyle dıştan bakınca o kadar da etkileyici bulunmayabilir. Fiziksel, duygusal ve en önemlisi varoluşsal yalnızlığınızı yüzünüze tokat gibi çarpabilir bu film.

Bende iyileşmeyen bir çocukluk yarası, sonradan yerleştiğim bir kentte yalnız bi şekilde yetişkin olma mücadelesi ve hatta Adam'ın bir sahnede "O kadar uzun zaman oldu ki nefes almayı unuttum" diye latife ettiği (sinirlerim bozuldu haha) hisler bile olduğu için birçok yaramı aynı anda kaşıdım bu filmle. 

Konu ilginizi çektiyse veya benzer yerlerden yara aldıysanız kaçırmayın derim. Yönetmene diyeceğim bir şey yok, seyir zevki o anlamda da (diğer anlam da tabi ki Andrew Scott'u ve Paul Mescal'i izlemenin zevki...) yüksekti. Ama sürekli Andrew Scott'un ensesini gördüğüm için içimden "HIS NECK!!" diye yükseldim her seferinde. Beklemediğim korku/gerilim öğeleri vardı, buna hazırlıklı giderseniz daha az rahatsız edici olabilir o sahneler. 

4. Film ve kitap karşılaştırması (Spoiler içerebilir)

1987 basımlı Japonya menşeili bir kitapta gay hikayesi beklemek çok mümkün değil tabi ki, kitapta komşuyla ilişki heteroseksüel olsa da filmde kuir (filmi izleyenler anladı hehe) hikayesi var. Kitaptan bu anlamda farklılaşması hiç de rahatsız edici gelmedi, aksine ebeveynler tarafından kabul edilemeyen tarafı somutlaştırmak adına hikayeye güç kattığını düşünüyorum. Tüm filmi gay ilişki üzerinden okumak eksik olur ama, varoluşsal yalnızlık, kendini olduğun gibi kabul ettirebilme gibi daha geniş temalardan dokundu bana.

Kitapta boşanmış bir baba tarafı da vardı karakterin ama bu çok da derinleşmedi bence. Ya da ben boşanmış bir baba olmadığım için orayla ilişkilendiremedim kendimi. Filmde Adam'ın yakın geçmişinin gizemli kalması ve o kısmı düşünmeyi bize bırakması daha güzel geldi bana.

Kitap bana korkunç gelmemişti ama dediğim gibi filmde bazı sahneler (öcü korkunçluğu değil tabi ki) rahatsız ediciydi. Estetik anlamada değil, gerilim anlamında yani, yönetmen amacına ulaşmış. Kitapta bütün hikaye metafizik bir açıdan temellense de filmde uyuşturucu etkisi gibi bir tarafa göz kırpılmış. İki temellendirme de klişe geliyor bana ama o kadar kusur kadı kızında da olur. 

Ha bi de kitapta iki komşu arasındaki yaş farkı çok vurgulanıyordu, filmde de buna gönderme yapıldı ama Andrew Scott'a yaşlı iması yapılmasını şiddetle kınıyorum. Kendisi zaman mevhumundan bağımsız biridir.

Sonuç olarak kitap da film de hayatıma heyecan kattı, şehir değiştirdim falan hava değişimi oldu iyi geldi bana. Kitap en sevdiğim kitaplar arasında girmez ama film en sevdiğim filmler arasına girer. Umarım Türkiye'de de vizyona girer. 

Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, bay.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2023'ü Paketliyorum

Kitap okuma aşkınızı alevlendirecek ve fotoğraf çekmenizi kolaylaştıracak 2 öneri

Sansasyonel Başlıklarla Tiflis Macerası