Kayıtlar

Mayıs, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

içimizdeki dağınık dolaplar

 bugün sabaha kadar yazı yazmak istiyorum. yazı yazmanın beni ne kadar rahatlattığını unutmuşum. sanırım terapiye başlayınca gerek duymadım, belki zaman bulamadım, belki de eskisine göre daha sığ bi insan oldum. ya da -ki bu bence en yüksek ihtimal- düşüncelerimi göstermekten korktum.  terapiden bahsetmek istiyorum biraz. 2 haftalık bi ara vermek durumunda kaldım, aksi gibi anlatacağım bi sürü şey birikti. bi şekilde kafamdakileri organize etmem gerekiyor. organize etmek demişken, terapi benim kafamda şöyle bi şeyler canlandırıyor: herkesin iç dünyası karmakarışık bir dolap. evet senin de. evet valla öyle, sen öyle hissetmesen de dağınık. kiminin az dağınık, kiminin çok dağınık. elimize ne geçtiyse içine fırlatıp kapaklarını kapatmışız dolapların. bazılarımızın dolaplarının kapakları kapanmıyor dağınıklıktan. ben terapiye giderek dolabın kapaklarını açtım, içindekileri odaya yaydım. tek tek organize edip geri koymak istiyorum çünkü. ama bu öyle kısa bi sürede olmuyor. şu an da odam çok
 hayatımın bir dönemine küsüm. epey büyük bir dönemine küsüm aslında. bu küslüğün farkında bile değildim. o dönemin benim üzerimdeki etkilerinden haberdarım esasında ama geçenlerde terapide konuşurken fark ettim, 7 yaşından 25 yaşıma kadar olan dönemimle ilgili çok fazla fotoğraf-video izleyemiyorum. kendimi görmek inanılmaz rahatsız ediyor. 18 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. görece iyi göründüğüm günlerden fotoğraflara bakmak o kadar da zor değil, yine de öyle bir fotoğrafı paylaştığımda "cesur" hissediyorum kendimi. kendimle barışık gibi.  şey demiştim terapide o zamanlar için: kilitli sandıklarda saklayıp derin ve karanlık mahzenlere koyduğum bir dönem orası. zorbalığa uğradığımı tahmin etmek zor olmasa gerek. en yakınlarımdan en uzaklara (yoldan geçen birine mesela) kadar pek çok kişi görünüşümle alakalı komik olduğunu düşünerek veya benim iyiliğimi düşünerek (!) hadsiz yorumlarda bulundu. çok çok çok uzun bi süre. sonra o zorbalardan kurtuldum, bi şekilde eskisi kadar

ot olmak istiyorum

Resim
ayak basılmamış bi dağın tepesinde, şöyle güneş gören ama hafif de rüzgarlı bi yerde. hafif rüzgarla bi o yana bi bu yana sallanayım hafif hafif. ben olmadan da, mücadele etmeden de hayatın nasıl akıp gittiğini anlayayım. trafik olmadan, tartışmalar olmadan, sevgi olmadan, nefret olmadan. sadece ot olayım. sınırsız bi süre için istemiyorum bunu. haftada 1 saat yeterli mesela. kaygısız, elalemsiz, geçim sıkıntısı olmadan. akrabalar olmadan, siyasiler olmadan. yani tabi onlar olacak da, onlarsız bi hayatın da mümkün olduğunu bileyim. ıssız bi dağın tepesinde güvensiz hissetmeden. otum çünkü. uzun, ince, yeşil, parlak bi ot. kısa, kalın, sarı, mat olsam da olur. nasıl göründüğümü dert eden, hatta haddini aşıp bunu söyleyen kimse olmadan. tek gördüğüm yemyeşil (belki de sapsarı) bi ot tarlası ve mavi, hafif bulutlu bi gökyüzü. hepsi de kendi halinde. boynum ağrımadan, falanca insanın derdine düşmeden. öfkelenmeden, sevinmeden. ne yediğimi dert etmeden, kalori saymadan, aynada kusurlarımı i