hayatımın bir dönemine küsüm. epey büyük bir dönemine küsüm aslında. bu küslüğün farkında bile değildim. o dönemin benim üzerimdeki etkilerinden haberdarım esasında ama geçenlerde terapide konuşurken fark ettim, 7 yaşından 25 yaşıma kadar olan dönemimle ilgili çok fazla fotoğraf-video izleyemiyorum. kendimi görmek inanılmaz rahatsız ediyor. 18 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. görece iyi göründüğüm günlerden fotoğraflara bakmak o kadar da zor değil, yine de öyle bir fotoğrafı paylaştığımda "cesur" hissediyorum kendimi. kendimle barışık gibi. 

şey demiştim terapide o zamanlar için: kilitli sandıklarda saklayıp derin ve karanlık mahzenlere koyduğum bir dönem orası. zorbalığa uğradığımı tahmin etmek zor olmasa gerek. en yakınlarımdan en uzaklara (yoldan geçen birine mesela) kadar pek çok kişi görünüşümle alakalı komik olduğunu düşünerek veya benim iyiliğimi düşünerek (!) hadsiz yorumlarda bulundu. çok çok çok uzun bi süre. sonra o zorbalardan kurtuldum, bi şekilde eskisi kadar çirkin olmamaya başladım. sağ olsun o zorbalar, her aradığımda elimin altında olması için bi zorba hediye ettiler bana, o da iç ses olarak dahil oldu hayatıma. 

insan bir dönemini nasıl yok sayar yahu? 26 yıllık bir yaşamın 18 yılından bahsediyoruz. yaşanmamış bir yaşam. ölmekten "ölesiye" korkmamın, büyümek istemememin en büyük sebebi. 18 yılı sildim attım. yetmezmiş gibi şu zorba yine konuşuyor içimden. mükemmel olmam gerek. yüzümde birkaç çizgi var, olmamalı. bazen sivilcelerim çıkıyor, çıkmamalı. göbeğim çıkmış, çıkmamalı. gıdımı mı aldırsam? göz kapaklarım yorgun gösteriyor gibi beni. yaşlı görünüyorum sanki. çünkü böyle kimse beni sevmez.

o dönemden fotoğraflara bakınca da çok bi şey göremiyorum zaten. yüzümün yarısı olmuyor çoğu zaman. ışık öyle bi ayarlanmış ki fotoğraf bana benzemiyor. bazen o kadar parlatmışım ki fotoğrafı, sadece gözüm görünüyor. 

etrafımdaki insanların nasıl göründüğünü pek çok insana göre çok çok az önemsiyorum. hele sevdiğim insanlar, bir tane kusur göremiyorum. bazen zorluyorum kendimi, diyorum ki bak kusursuz insan yok. kusurları var diye sevmiyor musun? zorlaya zorlaya bulduğum birkaç "fiziksel kusur" kimseye olan sevgimi azaltmıyor. ama kendime yapamıyorum işte. yerden yere vuruyorum kendimi. kimseye göstermiyorum o fotoğrafları. unutturmaya çalışıyorum. çocukluğuma dair bir şey göstereceksem 8 yaşından küçük hallerimi gösteriyorum. "şule o zamanlar ne tatlıymışsın" teşekkür mü etmeliyim? alınıyorum ama olsun. tatlı bi halim varmış ve beni hep öyle hatırlayın. bakın beni ne kadar seviyordunuz o zamanlar, yine öyle sevmeye çalışın. yemin ederim o halimle aynı kişiyim. biraz daha kırılmışı sadece. o zaman herkesin göz bebeğiyken bi anda yolda yürürken insanların bana bakıp fısıldaştığı, bu çocuk hasta mı sorularını duymaktan ve doktor doktor gezmekten yıldığım bi döneme... 

hangisi benim anlamıyorum. o 18 yıllık dönemin ben olduğunu kabul etmiyorum bir kere. onun suçu ne? sanırım suçu o dönem çirkinliğini kabul etmesi. kimse ona çirkin demesin diye en önce kendisi demesi, böylece gelecek tüm yorumlara izin veriyormuş gibi algılanması. 

nasıl olacağını bilmiyorum ama o 18 yıllık küslüğü sonlandırmak için sabırsızlanıyorum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2023'ü Paketliyorum

Kitap okuma aşkınızı alevlendirecek ve fotoğraf çekmenizi kolaylaştıracak 2 öneri

İstifa: Tercih değil yönelim