Berlin'i yiyoruz

Merhaba sayın blogseverler,

Sonunda farklı bir şehri yiyoruz ya oley be. Blog yazmayı hem çok özlüyorum hem çok üşendiğim bi olay olduğu için kaçıyorum bi süredir. Neyse tezle alakalı bi şey yapmam gerekti (peşimi bırakmıyor lanet şey) o yüzden onu yapmaktan kaçmak için bloga döndüm. 

Lafı fazla uzatmadan, "Sie liegt in meinen Armen"leriniz açıksa küçük minik bir Berlin'de ne yenir turu yapalım.

  • The Bird
Burayı bir vlogta gördüğümden beri aşeriyordum. İlk gün ayağımızın tozuyla gittik o yüzden. İnternette rezervasyonsuz gitmeyin diyor ama biz gittiğimizde epey boştu. Pazartesi akşamı biraz erken bir saatte gittiğimiz için de olabilir tabii. Menüyü şöyle bırakayım. Klasik hamburgerinden söyledim ama yani bu nasıl bi porsiyondur yahu. İki devasa köfte vardı, yemesi zor olacak diye birini çıkarıp öyle yedim hamburgeri, diğer köfteye midemde yer kalmadı ki kurt gibi açtım yani. Patatesleri söylemiyorum bile kişi başı 3 patates kızartmışlar resmen. 2 kişi bir hamburger alsanız doyarsınız öyle söyleyeyim. Hamburger gaaayet lezzetliydi ama menüde de yazdığı gibi eşeği öldürecek kadar yağ var içinde. Damar tıkama garantili bu hamburger menüye puanım 8/10.



  • Mustafa's Gemüse Kebap
Buralara kadar gelip Berlin döneri yemeden dönmeyecektik tabi ki. Buranın en ünlü yeri Mustafa'nın yeri. Böyle küçük bir büfe var ve önünden sıra eksik olmuyor. Biz az sıra var diye seviniyorduk 20 dakika bekledik öyle söyleyeyim. 

Gemüse zaten sebze demek. Bu ekmeğin içinde yok yok ya gerçekten. Kızarmış patlıcan, patates, domates, salatalık, marul, lor gibi bir peynir, sarımsaklı sos, köri ve döner. Zibilyon tane şey var ama hepsi birbirinin tadını bastırmış gibi ya. Bizim dönerle zaten alakası yok da Hint yemeği gibi bi şey olmuş bu. Bir kere denenir ama döner niyetine asssla yenmez döner isteğinizi mümkün değil kesmez yani. Yine de bi sürü kişiyi kendine bağlamış helal olsun. 
Bu arada giderseniz dürüm almanızı tavsiye ederim, benim gibi cahil cesaretiyle ekmek alırsanız içindekilerin yarısı yere düşüyor çünkü, çok zor yemesi. İmza dönerin fiyatı 7,10 euro, ayran da 1 euro. Puanım ise 6/10. 

  • Arata Sushi
Berlin'e gelip de sushi yenir mi bilmiyorum. Bana kalsa her yerde yerim çok seviyorum, arkadaşım da daha önce hiç denememişti o yüzden yüksek puanlı bir yer bulduk denemesi için. Burası çok küçük bir yer, yemek saatinde giderseniz yer bulma olasılığınız epey düşük. Menüyü şöyle bırakayım. Biz bi Sake menü aldık, bir de gyoza. Sake menüdeki standart sushiler eh işteydi ama çıtır olan... Üff... Çok güzeldi... Ağzım sulandı şimdi bile. Gyoza zaten güzel bi şey, ona diyecek sözüm yok. Daha çıtırlı şeyler yemeye gidilir buraya, tatlı bi yerdi. Sahipleri de çok tatlı, Japonlar zaten kendi mutfaklarını iyi yapıyorlar tabii ona da ben laf edemem şimdi. Puanım 8/10.


  • Zeit für Brot
Buraya kahvaltı için geldik. Menüyü şöyle Trip Advisor'dan bulabildim. Ben yanlış tercih yapıp yeşil bi sandviç aldım ama yeşil olan hiçbir yiyecek çok lezzetli olmaz zaten... Çikolata parçalı poğçik lezzetliydi yine. Kahvaltı için biraz pahalı bir yer öyle her gün gidilmez ama güzel sakin bir yer bir sürü de farklı farklı hamur işleri var. Yanlış seçimimin cezasını siz çektiniz kusura bakmayın ama bezelyeli sandviç de yapılmaz yani puanım 5/10. (Sadece poğçik olsa 8 puan verirdim)


  • Factory Girl
Burası sanırım birçok Avrupa kentinde olan bir yer. Sıcak tatlış bir mekan. Epey de kalabalıktı ama yer bulmak zor yani. Menüsü için bkz. En çok tercih edilen kahvaltı Turk's Mom'mış (anamı karışt...). Ben ondan söyledim arkadaşım şakşuka olduğu iddia edilen menemenimsi bir şey. Bu kadar sandviçli kahvaltıdan sonra ilaç gibi geldi ya sıcak kahvaltı. Bu arada bir sürü yere kahvaltıya gittik ama yazmaya değer olanları ve aklımda kalanları buraya yazıyorum. Neyse kahvaltıyı o kadar beğendim ki 3 gündür evde kendime buna benzer bi şey yapıyorum şef tribine girerek. Güzel füzyonlamışsınız hll. En altta süzme yoğurt, üstte biberli yağ, onun üstünde de poşe yumurta vardı. Üsttekiler mikro yeşillik sanırım. Bu arada benim porsiyonum normaldi ama şakşuka(?)nın porsiyonu bayaaa büyüktü çok aç gidilirse o yenir. Humus gibi bi şey vardı bi de onun içinde.


Kahvaltı hoşumuza gidince bir de tatlı söyleyelim dedik. Coco Anjelika diye bir şey söyledik, vegan bir tatlıymış. İyi ki ayrı ayrı almamışız ağır gelirdi böyle hafif durduğuna bakmayın. Ben tatlı deyince çikolatalar şelale olup aksın istiyorum o yüzden bir daha söyleyeceğim bir tatlı olmazdı. Ama lezzetli bir vegan seçenek. Tatlıdan bir puan kırdım puanım 9/10.


  • Green Door
Burayı da bir vlogtan gördüm. 1995'te açılan bir kokteylci. Kapı kapalı olunca mekan da kapalı sanmıştık ama zili çalıp giriyorsunuz içeri. Güzel bi konsept küçük bir yer. İki tane kadın barmen (barmaid falan mı deniyor buna kadın olunca, salak saçma) işletiyor mekanı. Güzel bi atmosferi var biz bayıldık. Bir daha Berlin'e gitsek kesin gideriz. Fiyatlar biraz tuzlu sayılır ama Berlin'e göre, Türkiye'ye göre değil. Bizim içtiğimiz kokteyller 13 euro civarıydı. Menüyü şöyle bırakayım ama bizim içtiklerimizi menüde göremedim. Linkten mekanın fotoğraflarına da bakmanızı tavsiye ederim hoş bir yer.
  • Birkaç Bonus
Şimdi hızlıca mekanın önemli olmadığı birkaç lezzetten bahsedeceğim. Biri hotdog ama Berlin'de curry diye geçiyor sanırım. Çok yaygın bir sokak lezzeti sosis. Biz bi avmde yedik o yüzden neresi olduğu önemli değil sanırım. Domuz yemek istemediğim için öyle yaptık biz, sokaktaki büfeler daha lokal bi tercih olabilir. Ben çok sosis fanı değilim, bayıldığımı söyleyemeyeceğim. Atıştırmalık olarak gidiyor ama denenebilir.

Bayılmadığım yiyecekle bi fotoğrafım
Berliner yemek için yanıp tutuşurken Einstein kafelerden birine girdik. Kasiyere Berliner diyorum anlamıyor bi türlü, hani anlamaya yaklaşmıyor bile uzaydan gelmişim gibi davranıyor. En son elimle gösterdim "AA BEĞRLİNAĞ" dedi. Süreyya Hanım'ın muhteşem değişimi. Tamam harika telaffuz etmedim ama uzaylı muamelesini hak etmediğim de kesin. Neyse binbir zorlukla aldık ama marmelatlı çıktı. Tatlılardaki çikolata arayışımdan yukarda bahsetmiştim. Kasiyere de gıcık olduğum için puanım 1.



Sokakta Christmas Market gibi bi şeye denk geldik diye çok heyecanlandım. Böyle kulübeler var bi sürü, hepsi bi sokak lezzeti satıyor. Karnımızı doyurduk tatlı yiyelim bari dedik. Çikolata ve ben isimli şiirimi tekrar okumama gerek yok sanırım. Nutellalı muzlu krep aldık. Krep o kadar çiğdi ki... Hamur akışkan formunu kaybedene kadar pişiriyorlar sanırım halen bembeyazdı yani. Çok çok tatsız bir deneyim oldu bizim için. 2 dk daha tutsan ölmezsin onu sacta. Çikolata keyfimle arama giren bu hainlere puanım 1.


Son olarak Club Mate'ten bahsetmeden kapatamam bu yazıyı. Berlinlilerin alkolsüz enerji içeceği diye tanımlarsam yanlış olmaz sanırım. İçerisinde kayda değer miktarda kafein var. Litresinde 200 mg'mış siz düşünün. Mate çaylı gazlı bi içecek. Tadı bir fincan çayım olmadı ama deneyenlerin çoğu ilk seferde beğenmediğini ve zamanla müptelası olduğunu söylüyor. Bizim o kadar çok deneyecek zamanımız olmadı, bi tanesini de Airbnb'de unutmuşuz zaten tatlar kaçık. Fiyatı 1 euro, Berliner (Beğlinağ) olsam sık tükettiğim bi içecek olurdu muhtemelen.


Bugünlük benden bu kadar, ertelemem gereken başka bi iş olursa yine gelirim. Hadi bay.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2023'ü Paketliyorum

Kitap okuma aşkınızı alevlendirecek ve fotoğraf çekmenizi kolaylaştıracak 2 öneri

İstifa: Tercih değil yönelim