Sushiye Giriş II - SSH102

2 ay sonra merhaba, seni çok özledim canım bloğum!

Bu dönem o kadar yoğun geçti ve geçiyor ki bazen yemek yemeyi unutuyorum (hiç benlik bir olay değil bu, bilen bilir). O yüzden buraya yazı yazamamamı anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.

Gelmişken size sushi maceramın devamından bahsedeceğim. Artık durup dururken canı sushi çeken bir insan haline geldim anamın evinde sürekli sushi yiyormuşum gibi... Yine böyle sayıklamalarım sonucu dün bir Quick China ziyareti gerçekleştirdik. Böyle diyince hızlıca Çin'e gidip gelmişiz gibi oldu. Hayır olmadı. Neyse devam edelim efenim. Bu kez bento yemedik çünkü hem avantajlı bentoları avantajı saat 17:00'ye kadarmış hem de farklı bir şeyler deneyelim istedik. Daha önceki yazımda anlattığım gibi sushi yerken açıp menüyü uzuun uzun okuyoruz arkadaşlar (wow bu çok ilginçmiş kimsenin aklına gelmez kesin). Biz okuma yazma bilmediğimiz için resimlere baktık. Haha no okuma yazma biliyoruz da çok fazla çeşit olduğu için tipini beğendiklerimizin içeriğine bakıp onları karşılaştırdık. California roll'u zaten sevdiğimiz için onu kesin alalım deyip bir de Vegas roll almaya karar verdik, menüdeki fotoğrafını görseniz siz de hak verirdiniz baya şekil şukul bir şey. Şu adresten menüye ulaşabilirsiniz ama restorandaki menünün aynısı değil. Menüye bakıp pişen sushileri simgelerden görebilmeniz için verdim adresi.

Siparişimiz gelene kadar yine yoga adlı şeker bombası içecek, tadımlık -sanıyorum- California roll ve Moğol işi tavuk geldi.  Yogayı az bi şey içtim ama güzel değil bence ya. Bedava ve ekstra bir gıda (ilgili karikatür için tık) diye içtim iki yudum (toplam üç yudum zaten).

Bu kez fotoğraf makinesiyle gitmedim ve utandığım için hızlı hızlı çektim fotoğrafları.

Şimdi şu Vegas'ın şekil şukulluğuna bakar mısınız ya... Ağzım sulandı vallahi... Ama haddim olmayarak bi yorum yapmak istiyorum pek güzel saramamışsınız hep dağılmış. Çok zorlandık tek parça yemek için. Bu arada vegas roll'un içinde tempura karidesi (normal karidesle farkı ne hiç bilmiyorum), avokado, salatalık ve tobiko (Bir çeşit havyarmış. Tobikosuz sushi yiyemem anlıyor musunuz?) varmış. Dışında ise çıtır somon ve teriyaki sosu. Aşırı lezzetliydi bence. Bir de pişmiş bir sushi zaten California gibi. Sushi diyince NEEEE ÇİĞ BALIK MIIII diyenlerin kafalarına chopstickle pıt pıt vurasınız geliyor (naifliğe bakar mısınız) böyle sushiler yiyince.

Bu arada acayip bir hile öğreteceğim size. Belki çoktan biliyorsunuzdur ama burada sizinle öğrendiğim her yeni şeyi paylaşıyorum, sushiyi de beraber öğreniyoruz. Wasabiyi hep yanlış yiyip beğenmemişiz yazıklar olsun bize. Chopstickle biraz alıp soya sosunda eritiyorsunuz, çok çabuk eriyor zaten. Soya sosuna aroma veriyor hafif, gayet de güzel oluyor. Bir de sushinin pirinç kısmını değil iç kısmını batırmak gerekiyormuş soya sosuna. Çünkü hem pirinç dağılabilirmiş hem de tadı bozulabilirmiş. Ben bunu bilmiyordum az önce öğrendim ama öyle yapıyordum zaten. Yaa içimde var işte sushi sevdası.

Bir de gariyi hiç denememiştim önyargım vardı arkadaşım hiç beğenmediği için. Dün denedim. Biliyorsunuz (evet biliyorsunuz önceki yazıda yazmıştım) zencefil turşusu bu. İki farklı sushi yerken ağzınızın tadını nötrlesin diye yeniyor. Tadı kötü değil sadece aşşşırı yoğun zencefil aroması geliyor. Zevk için yenmez ama nötrleme işinde gayet başarılı.

Son olarak bir de tatlı yedik. Bu arada sushiler gayet doyurucuydu bence. Tatlıyı beklerken iyice doyduğumuzu hissettik. Tatlı biraz geç geldi evet. Sushiler piştiği için 25 dakika servis süresi oluyor ama arada ikram verdikleri için oyalanıyorsunuz. Tatlı esnasında ikram yoktu zaman büküldü biraz. Neyse ne diyorduk, tatlı. Uzun müzakereler sonucu çikolata ateşine karar verdik. Hem adı en kolay söylenendi hem de çikolata çok risksiz bir tatlıydı. Fotoğrafını çekmemişim ama direkt sufle gibiydi. Yalnız suflenin üstü çıtır olur bilirsiniz. Bu öyle değil de nemli gibiydi biraz. Yanında dondurma ve shot bardağında çikolata sosu servis ediliyor. Dondurmaya iki tane çubuk batırmışlar onları yemeyin. Yenmiyor onlar. Nasıl öğrendiğimizi sormayın, yemeyin işte.

Ben böyle bir yazı okuyor olsam fiyatı da merak ederdim doğrusu. O yüzden size söyleyeceğim. Çok ucuz değil. Hatta hiç ucuz değil. Tüm yediklerimiz 82 lira tuttu. Ama bozkırın ortasında envai çeşit balık yediğimiz için aşırı gelmiyor. Tatlı da var, iki kişi gittik; kişi başı 41 liraya geldi.

En son iki tane şans kurabiyesi ve sıcak havlu getiriyorlar. Havluyu her yerimize süresimiz geldi ama yapmadık tabi öyle bi şey. Çok zor tuttuk ama kendimizi. Şans kurabiyesinden çıkanlara bakın şimdi de, üstteki Gizem'in, alttaki benim :(

Şans kurabiyemden de serserilik çıktığına göre oyuna devam.

(Yine parantez içlerinden bir yazı daha oluşturabilecek kadar çok konuşmuşum, mazur görün.)
Bu maceram da burada sona eriyor sevgili okuyucu. Bir başka macerada görüşünceye dek, bb.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2023'ü Paketliyorum

Kitap okuma aşkınızı alevlendirecek ve fotoğraf çekmenizi kolaylaştıracak 2 öneri

İstifa: Tercih değil yönelim