yazmayı hatırlama çabaları
deneme.. bir iki üç... öhm öhm... alo alo, muhterem samiin... (istanbul radyosu'nun ilk anonsu... benim beyin çöplüğümden nadide bir parça...)
yazmanın benim için çok rahatlatıcı ve doğal bir yanı vardı. o yana ne oldu, ben neden yazamaz oldum bir süredir bunu düşünüyorum. lisenin ilk yıllarından bu yana bloglar yazar, tweetler atar, hatta instagram paylaşımlarımın altına bile uzun uzun yazılar döşerdim. hatırlayanınız var mıdır bilmem, facebook'un notlar kısmı vardı, oraya bile bir şeyler yazmışlığım vardır. rüya defteri tutardım, bilinç akışı/günlük gibi ayrı bir defterim vardı... hepsinden uzaklaştım. bir tweet bile atasım gelmiyor. kendimi açmak istememek midir bu, yoksa birkaç saniyelik dikey videoları kaydırırken beynimi de oralarda bi yerlerde eritip bitirdim mi bilemiyorum. ama bir süredir kafamı epey meşgul ediyor bu konu. hoş, ne yazacağımı da bilmiyorum ama ne zaman biliyordum ki zaten? gittiğim günübirlik geziyi de izlediğim birkaç bölüm diziyi de yazdığım oluyordu. şimdi yazmaya değer gelmiyor mu acaba bir şeyler? aslında tam öyle değil. her şeyi daha çok önemsiyorum yaşım ilerledikçe. ama daha içime kapanık bir şekilde yapıyorum bunu. dıpdışa dönüklükten ipiçe dönüklüğe uzanan bir yaşam yolculuğu... kimseye bir şey diyesim, kendimi anlatasım, ilişkileri sürdürmek için çabalayasım falan gelmiyor. her şeyden vazgeçmiş değilim, her şeyi kontrol etmekten vazgeçiyorum daha çok. yani kendi hayatım dışında... bütün kontrol manyaklığımı kendi hayatıma odakladım son zamanlarda. mutsuz da değilim bundan. elbette her şey olacağına varır ve ben bu kadar da kafa patlatmasam da öyle olur ama en ufak bir "neyse ya bunu da akışına bırakayım" anında bir sürü pürüzle uğraşmam gerektiğinden salamıyorum hala. insan ilişkilerinde sorumluluğu paylaştığım için o kadar dert olmuyor bu. ama hayatımla alakalı bir konuda sorumluluğun paydaşlarının hataları benim zamanımı ve huzurumu çaldığı için her sonucu değerlendirmiş olmak istiyorum hep.
neyse ya... ne diyorduk nereye geldik. yazasım varmış belli ki ama kafamı toplayamıyormuşum. bu da ayrı bir dert tabi. bütün düşüncelerin kafamda hiçbir hız sınırına uymadan vızır vızır uçuşması. allah başka dert vermesin ne diyelim. (ki bu derdin dermanı da yazmaktır...)
bu arada utançla itiraf etmem gereken bir şey var: yazmayı unutmuşum. çok basit yazım hataları yapıp yapıp düzelttim şu kısacık metin boyunca. demek ki neymiş, daha sık yazmalıymışız. bu ısınma yazısı olsun, umarım diğer bilinç akışı yazımı 7 aydan daha kısa bir sürede yayımlamış olurum.
baaaay.
Yorumlar
Yorum Gönder