Hola Barselona! / 2. Gün: Camp Nou, Picasso Müzesi
Hola dostlar! Hola hola diye diye bir haftada içimiz şişti ama bir alışkanlık oldu artık, bir süre böyle devam edeceğiz mecbur.
Bu yazıda size Camp Nou ve Picasso Müzesi gezilerimizden bahsedeceğim. Ama önce yurtdışına çıktığınızda önemli bir mesele haline gelen su meselesi hakkında konuşalım. Biz Sabiha Gökçen'den itibaren sularımızı Starbucks'tan almaya başladık. Şişenizi götürünce ücretsiz su alabiliyorsunuz, su istiyorum demeniz yeterli. Şişe yoksa bardakla da veriyorlar ama plastik tüketimini azaltmak adına şişenizi yanınıza almanızı tavsiye ederim. Bazı Starbucksların suları gayet içilebilirken bazılarınınki ise Ankara çeşme suyundan halliceydi. Yine de suya harcayacağımız bütçeyi başka şeyler için kullanabildik. Tabi akşamları eve 5 litrelik sulardan aldık. Tanesi 1,50 € gibi bir şeydi. Merkezi yerlerde yarım litrelik suyun bu fiyata satıldığını göz önüne alırsak epey uygun oluyordu.
Bir de şundan bahsedeyim. Biz hiç sesli rehber kullanmadık. Her müzede farklı rehber almanız gerekiyor ve bu epey tuzlu. Piri uygulamasını indirip onu kullandık. Normalde turlar ücretli fakat 3 kişi sizin paylaştığınız bağlantıyla uygulamayı indirirse siz 1 ücretsiz tur kazanıyorsunuz. Çok sık ücretsiz tur da veriliyor. Barselona'yı hem Türkçe, hem de Saffet Emre Tonguç anlatımıyla dinlemek çok keyifliydi. Tavsiye ederim.
Gelelim Camp Nou'ya. Hem Barselona hem de Madrid'e gidecek bir ekip olarak iki stattan birini seçmek durumundaydık çünkü euro... Biz de Camp Nou'yu tercih ettik çünkü #VamosBarça. Camp Nou biletimizi gelmeden önce aldık. Buranın indirimi falan yok hiç maalesef. 26 € tuttu kişi başı. Banka masraflarıyla 169 Tl oldu yani. Bu stat da gez gez bitmiyor. İyi ki sabahtan almışız.
Önce müzeye giriyorsunuz, sıra sıra kupalar var tabi. Dokunmatik ekranlardan millet seçip o milletten hangi futbolcuların Barselona'da oynadığını bulabiliyorsunuz. Sizler için sıra bekledim sonra önüme geçen Avrupalı bebeye medeniyet dersi verip görüntüledim. Adam gibi adam Arda Turan niye yok anlamadık.
![]() |
| Yedek kulübesinden çıkmadan ismini şuraya yazdırdın helal olsun Rüştü. |
Milyon tane daha kupadan sonra (sadece futbol değil basketbol, hentbol ve bilimum sporun kupası daha var) Messi'nin FIFA Ballon d'Or koleksiyonunu görüyoruz.
Bu kupa ve ödül şöleninden sonra nihayet stadı görebileceğiniz tribünlere çıkıyorsunuz. Sonrasında biraz daha turlar bir şeyler yapıp bir şekilde maç muhabiri odalarını, soyunma odasını, basın açıklaması odasını, yedek kulübesini ve sahasını yakından görme fırsatı yakalıyorsunuz.
İnce uzun fotoğraflar panoramik, yakınlaştırarak epey detay görebilirsiniz diye düşünüyorum.
Çıkınca da Barselona resmi mağazasına girdik. Fiyatlar tabi ki el yakıyor. Ben sevgili abime söz verdiğim için bir anahtarlık aldım ama şimdi hediyenin fiyatı söylenmez. Bir de burada Tax Free var. Pasaportunuzla gidip vergi iadesi isteyebiliyorsunuz buraya vergi ödemek zorunda olmadığınız için. Sonra onlar biraz kesiyor, havalimanında iadeyi alacağınız banka biraz kesiyor, kuş kadar paranız kalıyor ama olsun. Kuş kadar euro, baya bir Tl yapıyor.
Burada 1,5 saat kadar harcadıktan sonra Picasso Müzesi'ne doğru yola koyulduk. Picasso Müzesi, Barcelona Card ile bedavaya geliyor. Normal ücreti 12 €, 25 yaş altı için 7 €. Biz kart almadığımız için 7 € verip girdik. Pasaportunuzdan kontrol ediyorlar yaşınızı. Burada epey bir sırada bekledik, neredeyse yarım saat kadar. İnternetten alırsanız sıra beklemezsiniz ama banka masraf keser... Make your choice.
Müzede Picasso'nun ilk dönemlerine ait eserler var. Bolca resim ve seramik. En ünlü eserlerine maalesef burada rastlamıyorsunuz ama yine de keyifli bir gezi oluyor. Adım adım kendi sanatını keşfedişine şahit oluyorsunuz sonuçta.
Buradan da El Gothic/Gothic Quarter ya da (Katalanca) Barri Gotic denilen bölgeye gittik. Anladığım kadarıyla burası Barselona Katedrali ve çevresindeki eski şehir dokusunu kapsıyor.
| Bu köprünün altında bir kuru kafa var. Bu kuru kafayı gördüğünüzde köprünün altından üç kere geçmeniz gerekiyor. Yoksa ölü kız Melis'in ruhu peşinizi bır.. Yani lanet peşinizi bırakmazmış. |
Buradan çıkıp ara sokakları gezerken bir şekilde bir meydana çıktık. Buraya çıktığımıza çok sevindim çünkü Ayhan Sicimoğlu Barselona videosunda buradan bahsetmişti. Buradaki Mimarlar Okulu (Barcelona Architect's College) duvarındaki resmi Picasso çizmiş. Dönemin devlet başkanı kendisinden hiç haz etmediği için başkası çizdi denmiş ve bu gerçek devlet başkanı ölene kadar saklanmış.
Biz böyle buraları gezerken bir yandan da Piri uygulamasındaki öneriler dönüyor aklımızda. Giovanni isimli bir dondurmacı önerilmişti, o da tesadüfen karşımıza çıktı. Belki de bilinçdışımız bizi oraya yönlendirdi, bilemeyiz.
Ben cheesecake ve brownili dondurma aldım ve gerçekten bu ikisini yiyormuşum gibiydi. Tuhaf bir ikili oldu evet bir tanesi meyveli olabilirdi ama ben kendimi böyle kabul ettim.
Bitti mi? Bitmedi. Tatlı bir şey yedikten sonra midesi kazınanlar olarak bir restoran aramaya başladık. Gitmeden önce not ettiğimiz (Ayhan Sicimoğlu'ndan görmüştük) Taller de Tapas isimli restorana gittik. Tapas menülerinden söyledik fakat et yiyemeyeceğimiz için diğer tapaslara ağırlık vermelerini rica ettik. Sipariş vermek için epey bekledik bu arada. İspanyollar biraz ağır kanlı, hazırlıklı olun. Nihayetinden 4 kişi için iki adet tapas menüsü söyledik. Et olmadığı için patates ağırlıklı oldu. Gördüğünüz yoğurt epey sarımsaklıydı. Hatta bir ara bu sarımsak kreması falan mı diye düşünmedik değil. Humus da lezzetliydi ve bu menü bizi bile doyurdu.
Buradan dönüşte bir Dia'ya uğrayıp sabah için alışveriş yaptık. Makarna, tost ekmeği, krem peynir, çay gibi ihtiyaçlarımızı aldık. Kahvaltıyı evde yapmak çok daha kârlı oluyordu çünkü. Depodan bozma evimizde tabak çatal falan vardı, inanır mısınız? Kişi başı 1,75 € gibi bir şey tuttu.
Her yazıya sadece bir gün sığdırabiliyorum, motor takılmış gibi gezdiğimiz için özet özet yazsam dahi çok uzun oluyor. Dolayısıyla bir sonraki yazıya dek esen kalmanızı rica edeceğim. Görüşmek üzere!
















Yorumlar
Yorum Gönder