hello

Merhaba, Dünyanın en düz yazı başlıklarını bulmakta üstüme yok. Başlıktan da anlaşılacağı gibi size birkaç belgeselden bahsedeceğim. Belgesel deyince aklıma ceza yiyen televizyon kanallarında yayımlanan sıkıcı kayıtlar geldiğinden uzunca bir süre benim de aklıma açıp belgesel izlemek gelmemişti. Sizin de öyleyse gelin bu yanlış anlaşılmayı beraber yıkalım! (Gaza geldi) Miss Representation : Bu belgesel medyanın kadınları nasıl nesneleştirdiğini anlatıyor. Şimdi böyle diyince size sıkıcı gelmiş olabilir ama gelmesin. Ben konuyu duyar duymaz heyecanlanıp belgeseli her yerde arayıp bulamamıştım. Sonra Netflix, Türkiye'ye gelince izleme fırsatı buldum. Eğer belgesel konusunu "gereksiz duyar" olarak gördüyseniz lütfen izleyin. 1,5 saatinizi verip ufkunuzu açabilirsiniz, bence fırsat maliyeti gayet mantıklı. The Mask You Live In : Üstteki belgesel projesinde yer alan bir diğer belgesel. Bunda da erkeklerin maruz kaldığı duygusal baskı anlatılıyor. "Erkek adam

Okuyucuya not: Hello, bu yazıyı 7 Ağustos 2015 ziyaretimden sonra yazmıştım. Tabi o zaman mekan yeni açılmıştı, Brooklyn’de şubeleri yoktu, Instagram akışlarımız burada çekilen fotoğraflarda dolmamıştı ama yine de paylaşmak istedim, benim için güzel bir geziydi. Yazıyı çok önce yazdığım için şimdi değişiklikler olabilir. İyi okumalar. Abimle breaking bad sevdamızdan ötürü çok merak ettiğimiz bir kahve dükkanı idi burası. Beşiktaş’ta Yazı tura’da otururken abim ani bir kararla “Hadi gidelim.” dedi ve yola düştük. Beşiktaş-Kadıköy İskelesi’nden vapurla Kadıköy’e geçtik. Navigasyondan yol tarifine bakarak çok zorlanmadan bulduk. Öncelikle burası 3. dalga kahveci olarak geçiyormuş. Nedir bu 3. dalga kahveci? Sizleri için araştırdım: “Kahveyi çekirdek olarak alıp kendi kavuran, farklı pişirme ve demleme yöntemleri deneyen yeni nesil gurme kahvecilere verilen isim. “  (kaynak: ekşi sözlük) Kahve kapalı mıdır değildi midir şüphesiyle kapıya doğru yanaştık ve değilmiş oley! 23:00′da

İlk olarak nerede denk geldiğimi hatırlayamıyorum ama ilk duyduğumdan beri katılmak istediğim bir etkinlikti. İstanbul’a gidince giderim diye hevesleniyordum lakin İstanbul’da bana eşlik edecek bireyler benim kadar istekli değildi. Ben de yılmadım ve kendim gitmeye karar verdim. Beşiktaş iskelesi’nin yanındaki duraktan çift katlı bi otobüse binip gereksiz pahalı bi yolculuk yaptım. Tek katlı otobüsler de gidiyormuş ve çok yakın bir mesafeymiş çünkü. Neyse cahildim otobüsün heybetine kandım ve bindim. Gayrettepe Metro İstasyonu’nun yakınında inip navigasyonuma kuvvet diyerek önce metro istasyonunu, sonra etkinlik(etkinlik kelimesi çok doğru gelmiyor ama doğru sözcüğü bulamıyorum dostlarım, üzgünüm) alanını buldum. En yakın seansa bilet istedim, “1 saat sonraya var ama tek kişiyseniz 15 dakika sonraki gruba katılabilirsiniz.” dediler, ben de hemen kabul ettim tabi ki. Bileti 19 tl’ye aldım. Öğrenci biletinin ücreti normalde ama ben gittiğimde herkese 19 tl imiş. Çektiğim fotoğra

pewdiepie : Bu abimiz oyun vid... ahaha Şaka yaptım tabi ki 55 Milyon takipçili adamı sıfır takipçili blogumda önerecek değilim... Cep Hikayeleri : En gönül rahatlığıyla önerdiğim kanal. İzleyip de hiçbir videosunu beğenmezseniz paranız iade. İnsanların hayatlarına misafir olmayı çok seven biri olarak ben bayılarak izliyorum. Siz de beğenirseniz lütfen benimle paylaşın! Aşk ve Tereyağı : Ne yediğime dikkat etmek zorunda olduğum şu dönemde bile bütün videolarını keyifle izlediğim yemek kanalı. Çok samimiler, videolar gayet kısa ve kaliteli. İlginiz varsa mutlaka bakın derim. Teknolojiden Anlamayan Adam : Yaklaşık 2,5 yıl önce telefon araştırırken keşfettiğim kanal. Bilmeyen çok yoktur sanıyorum ama varsa bildirmek istedim. Anlayacağımız dilden teknolojik ürün incelemesi yapıyorlar. Ekin Kollama'yı TAA zamanından takip ediyorum ama o TAA'yı bırakınca ben de bırakmak zorunda kaldım, bireysel kanalında takip etmeye devam ediyorum. Tam bir mahallemizin abisi kendisi. Onu merak

Merhaba sayın sinema severler, İnceleyeceğimiz film imdb'den 7,3 puan alan Benedict Cumberbatch'li, Johnny Depp'li Black Mass (Kara Düzen)! Filmin gerçek kişi ve kurumlarla alakası var, yani gerçek hayattan alınmış bir öykü. Azılı mafya babası James Whitey Bulger'ın hayatını, daha doğrusu suç kariyerini (?) anlatan bir film. Biz öyle mutlaka gitmeliyiz diyerek gitmedik, bedava sinema biletlerimizin son günüydü, gidecek başka bir film bulamayınca bunu seçtik. Bir de tabi oyunculardan etkilendik. Eğer Johnny Depp'in kadroda olduğunu bilmesem Jimmy (James Whitey Bulger) karakterini Johnny Depp'in canlandırdığını anlamazdım. Belki "Şu adam Johnny Depp'i biraz andırmıyor mu ya?" diye düşünürdüm ama düşünce hemen aklımdan geçer giderdi. Adam Johnny Depp'ten çok Kadir Topbaş'a benziyor, fotoğrafa bakınca siz de bana hak vereceksiniz: Film boyunca "Adam nasıl değişmiş be!" demekten filme odaklanamadım. Benim asıl merak ettiğ

Hasan Söylemez : Bu abimiz bisikletle Afrika kıtasını gezerek gezdiği yerlerde yaşayan insanlara hayallerini soruyor ve bununla ilgili bir belgesel(Journey to Dreams) hazırlıyor. Drone'u ile, aksiyon kamerasıyla çektiği görüntüleri görmenizi gerçekten çok isterim. Profili takip ederseniz bir belgeselin çekiliş aşamasına da şahitlik etmiş olursunuz. M. Serdar Kuzuloğlu : Twitter'da takip ettiğim ilk kullanıcılardan olan bu abimizi nasıl bulduğumu hiç hatırlamıyorum ama kendisinden çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Profilini incelerseniz çalışkan biri olduğunu hemen anlayacaksınız. Bir de her hafta yaptığı " Haftanın Özeti " derlemeleri var ki tadından yenmiyor. İnternet dünyasında bu kadar hap bilginin toplandığı bir Türkçe kaynak daha bulabileceğimi düşünmüyorum. TeyitOrg : Bilmemek değil de öğrenmemek ayıpsa teyit.org'u takip etmeden, doğrulanmış/doğrulanmamış haberlere göz atmadan paylaşım yapan en büyük ayıpçıdır(bu kelimeyi en son 10 yaşında ku

mutluluk -ğu isim Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (I), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik (TDK,  09.05.2017 01:00) Aslında bu fotoğraflarla yapılan bir çalışma. 100 gün boyunca sizi mutlu eden şeylerin fotoğrafını çekiyorsunuz. Ama ben deftere yazdım. Alttaki internet sitesinden detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz: alttaki internet sitesi Siteye girince şöyle bir soruyla karşılaşıyorsunuz: "Art arda 100 gün mutlu olabilir misiniz?" Cevabım hayır, olamadım. Aslında illa ki olmuşumdur da yazmayı bıraktım. Şimdi tam hatırlamıyorum, defterim yakınımda değil, oda arkadaşımı uyandırmak istemiyorum gibi bahanelerim var tahmini sayı yazmak için. Sanıyorum ki 80'lerde kaldım. Şimdi sizin aklınızda birkaç soru var: 1) Niye/nasıl bıraktın Şule? Yurttayken defteri baş ucuma koyuyordum, her gece yazıp uyuyordum. Tabi bazı geceler unuttuğum oluyordu, ertesi günler tamamlıyordum. Ama yapıyordum yani bir şek

"Hey! It’s Hannah. Hannah Baker. Don’t adjust your… whatever device you’re hearing this on. It’s me, live and in stereo. No return engagements, no encore, and this time, absolutely no requests. Get a snack. Settle in. Because I’m about to tell you the story of my life. More specifically, why my life ended. And if you're listening to this tape you're one of the reasons why." Blogumun ilk yazısının dizi incelemesi olmasını ben de beklemiyordum ama artık blog yazma işini yeterince ertelediğime kanaat getirip kollarımı sıvadığımda aklıma gelen ilk şey bu dizi oldu. Önüme çıkan ilk dizi izleme sitesinin açıklamasından yaptığım alıntıya göre dizinin konusu şöyle:   "Clay Jensen okuldan döndüğünde evinin kapısının önünde adına gönderilmiş gizemli bir kutu bulur. Kutunun içerisinde Hannah Baker’ın doldurduğu kasetler yer vardır. Hannah ise iki hafta önce intihar etmiştir. Clay ve Hannah sınıf arkadaşıdır. Ayrıca Clay, Hannah’a aşıktır. Hannah kasette hayat